İnsan, birbirinden haberi olmayan, ayrı ayrı çalışan üç yapıdan oluşuyor.
GÖVDEMİZ(BEDEN)
Beş duyu ile dışarıya açılan, diğer yapılarımız için " ev sahipliği " görevini üstlenen fizik yapımızdır. Şu ana kadar üzerinde en çok durulan, bütün organları ile faaliyette olan madde kısmımız, Gezen ve Nefes Alıp Verene ev sahipliği yapmaktadır.
NEFES ALIP VEREN(CAN)
Bizi yaşatandır. Çalışmasına, alıp verişine müdahale edemediğimiz, fizik yapıya can veren en güçlü yerimizdir.
GEZEN (KENDİMİZ)
Hayal kuran, rüya gören, hayalindeki veya daha önce yaşadığı ortama, olaylara, kişilere giden, ismimizin konduğu yapımızdır.
Gezen yani kendimiz; YAŞATAN dediğimiz varlıktan türemiş olan yapımızdır. Beden ve Nefes Alıp Veren hep bir aradayken evine bağlayamadığımız taktirde "AN" dan kopmamıza sebep olan, bir göz açıp kapanıncaya kadar tüm kainatı dolaşabilecek kadar güçlü, Nefes Alıp Veren'den türemiş olan, Yaşatan'a bağladığımız taktirde dikkate ulaşmamızı ve anı yaşamamızı sağlayan yapımızdır.
İnsanlık fizik yapıyla ilgili bilgileri süratle çözüyor. Enerji boyutuna kadar gelindi. Bu süreçte insan; bütün bu gelişmelere rağmen gün geçtikçe daha çok sıkıntıya ve bunalıma düşmektedir. Verimlilikten uzak, beklenti içerisinde, kusur arayan bir duruma giriyor.
Gün geçtikçe artan bir şekilde yaratılış gayesinden uzaklaşıyor. Hepimiz için olmazsa olmaz değerlerimiz (aile, inanç, ahlak, kültür, saygı, sevgi, güven...) kayboluyor. İnsanlar tarafını belli etmekten çok birer gölge gibi yaşam sürüyor.
Bu durumun önüne geçecek olan güç, herkesin kendi yapısını tanıması ile farkına varacağı "ÖZ" ünden gelen güçtür.
Kendi yapısını keşfeden insan, yaşatandan aldığı güç ile yeteneklerini ortaya çıkartıp, güzelliklerini sunarak, eksikliklerini tespit ve giderme yoluna gider. Özgüvenini kazanır. İmkanlanma, iddia, araştırma, geliştirme, yenilenme başlar. İnsanlara olan sevgisi ve saygısı artar. "AN" ını yaşamaya başlar, her zaman uyanık, dikkatinde kalarak, daha verimli olarak bu olumlarını tüm insanlığa yaşatma hedefinde olur. Sıkıntıları oluşturanın kendisi olduğu gibi, çözecek olanın da yine kendisi olduğunu, çözümün bütün bu yapıyı tespit edip yaşantısına aktarmış insanı örnek alarak gerçekleşeceğini bilir. " Ben yaparsam olur " düşüncesi ile hedefini gerçekleştirme amacındayken önüne çıkan engellerden zevk duyar ve her aştığı engelin onu özüne daha çok yaklaştırdığını görür. Dikkate geçer, azimlenir, daha verimli, üretken, özgüven sahibi ve başarılı olur.
Yaşantımızda olumsuzluklar nasıl ki insanlardan bize geçtiyse, bütün bu olumsuzlukları bizden temizliyecek olan da yine insan olacaktır. Bu insan, yaşatanından aldığı güçle, hedefinde, ciddi, devamlı ve kararlı olan, "AN" ını yaşayan insandır. Başarıyı ve güzelliği teşvik eder, insanlığı mutluluğa ulaştırmak için can atar. ÖRNEK İNSAN; kişilik ve şahsiyet eğitimcisidir.
Hedef; "AN" da yaşamaktır.
"AN" da yaşamak; bizi var eden nefesimizi takip ederek, varlığımızı tespit ettiğimiz noktamızda kalmaktır.
ANINI YAŞA, KENDİNİ YAŞA
Şimdiye kadar problemimizin ne olduğunu bilmiyorduk şu anda AN'ladık. Evet problemimiz kendimizi AN'ımızla yaşatamamak. Belki de bütün problemlerin bundan olduğunu bilmiyorduk. Şimdi öğrendik. O halde kendimizi anımızla yaşamaya nerden başlayacağız. Evet samimi bir şekilde kendini tanıma isteği olacak. Önce kendimize gelmeyi, dalgınlığı bırakmayı prensip edineceğiz. Kendimizi anımızla yaşamak ciddiyetini "Nefes Alıp Veren ben miyim yoksa bir Alıp Veren mi var." yaşayışımızda tespitle başlayacağız. Nefesimizi kendimiz alıyorsak mesele yok! Nasıl yaşasak olur. Oysa nefesimizi bir alıp veren var, hayatımız onun elinde... Herhalde nerden kendimizi yaşamaya başlayacağımızı anlamış olduk. Teşekkürler.
Kaynak: İdayder/Tanıtım Kitapçığı
" İnanmadan evvel tespit ile bir dene. Kendin tecrübe etmeden bu tamam deme.
Evvel bildiklerin doğru mu bir bak!.. Gel muayene edek de, kötüyü atak!.."
FİKİR; bütün insanlığa faydalı olandır.
İNSANDA; yorumlama, benzetme, uydurma, hayalcilik, hikayecilik, taklitçilik ve şekilciliği yaşayış devri bitmiştir. Şimdi... ANINI YAŞA KENDİNİ YAŞA, DİKKAT, MÜSPET, VERİMLİLİK, BAŞARI, GÜVEN, SAYGI ve SEVGİ'yi yaşayış devri başlamıştır. HİÇ BİRŞEY benden kıymetli değildir. BEN YAPARSAM OLUR. EROL ERBAŞ
İNSAN:
ÇİÇEK BAHÇESİDİR!
İnsan: Dertle, Mihnetle, sallantı minnetle,
eczi kabusla, nesle, mesneyle, yadla, korkuyla,
uyguyla, fakru zilletle yaşamaz.
Eğer bunca zilletse ömrü sahrası.
Çiçeksiz çöldür, susuz seraptır kuşkusuz!..
Öyleyse nerde insan?
Danalar bile çok üstün yaşar öyle insanlardan.
Göz kırpmadan, gözlenilen alemi
bir an bile boşlamadan bakarım.
Bulamazsam insana yakışmazları,
basarım işte isyanı.
Oysa insan çiçek bahçesidir demiştik.
Kesinlikle böyledir, yanlış mı söylemiştik?
Bak, ne yandan bakarsan bak gerçeğe.
İnsana sığar mı hiç başka çehre?
İnsan dedin mi, insan da vasıflar ara.
Büyüktür insan, sığar mı fakru zarurete.
Nerde insandaki insan, içinde ara.
Hangi yel esmiş ki, yoktur insandaki insan.
Öteki zavallılar da insanı yuttum sanar.
O'dur, Ben'dir uykusuna yatanlar mı insan?
Sen öyle san, yuttum san, korkuttum san.
Ne sansan bil ki, o sensin sen!
Kimdir o aldatıp kandırdığın?
Yarına dek çevirip soydurduğun?
Kim idi aklını, kendini kullandığın?
Dünle-yarın arası aldanan sen miydin, o mu?
Yüzyıllarca anlaşılmamış insan ağacı.
Üstüne hiç bakılmamış nedir amacı.
Doğanın süslenmiş vadileri, yamacı.
Bunca tecrübeler boşuna geçmiş.
İnsan mısın nesin ispatın nedir?
Samimi sözünden anlarsan nedir?
Bir laf mı boş tabasbus mu nedir?
Samimiyet gerçek mi kimi aldatır?
Duygulara göre insan insandır.
Kendinde olmayan danadır, saftır.
Samimi olmasa da, yalan-gümandır.
Yaldızlı bu sözler, neler açar başıma.
Severim, seviyorum bir torba saman.
İnanan eşektir, takar boynuna.
Dalgın olmayanlar boş laf etmezler.
İşitmelerinde saman yemezler.
Yalan-gerçek, yan yanadır dört parmak aralıkla.
Kimi mersedesle koşar, kimi çarıkla
Herkes maske yapar gerçeği, yalan söyler hızla.
Seni eziyor yalan, boş maskene sığınma.
Abdulkadir Duru/İnsan/Özden Yayınları

